Aç mısınız yoksa susadınız mı? Açlığınızı ölçmek bu konuda uzun vadede harika sonuçlar almanıza yardımcı olabilir. Hiç buzdolabı açıp öylece göz gezdirip canınızın ne çektiğini anlamaya çalıştığınız oldu mu?
Evet diyorsanız eğer bu konuda büyük bir kalabalığın size eşlik ettiğinden emin olabilirsiniz yani korkmayın yalnız değilsiniz sadece ya canınız sıkıldı ya da mutsuz, yorgun hissediyor olabilirsiniz. Ya da en tehlikelisi önemli ve üstesinden gelemeyeceğiniz bir işle uğraşıyor olabilirsiniz.
Peki neden kendimizi kötü hissettiğimizde ya da bir işle uğraşırken canımız bir şeyler yemek ister? Bunun en önemli nedeni stres altında kaçamaklara sığınmayı seven beynimiz. Burada kaçamak aslında birçok şey olabilir; daha eğlenceli işlerle ilgilenmek, mesela televizyon izlemek, abur cubur tüketmek, alkol almak, yemek yemek, sosyal medyada gezinmek...
Ama kimse sıkıldığında salata yemeyi, spor yapmayı ya da önemli bir sorumluluğu aradan çıkarmayı istemez işte tüm bu davranışların ortak itici gücünü mutlu olmaya ve stresten uzak kalmaya çalışan beynimiz sağlıyor.
Beynimizin çalışması glikoza yani şekere bağlıdır bu da yoğun konsantre enerji olarak kabul ettiğimiz abur cuburlara ve alkole olan bağımlılığın küçük bir ispatı. Beyin her sıkıldığında dopamin ihtiyacını çikolatadan ya da alkolden karşılıyorsa artık bu alışkanlığı kodlayacak ve devamlı sıkıldığında aynı şeyleri yapmanızı sizden isteyecektir siz de mutluluğa olan ihtiyacınızı bu kanallardan karşılayacak ancak kısa süreli bir mutluluğun ardından yorgunluk ve pişmanlık hissedecek bu da tekrar mutluluk ihtiyacı ve tatlılara sizi yönlendirecek ve bu çılgın döngü böylece devam edecek. Peki bu döngüyü kırmanın bir yolu var mı? Elbette var.
Bu tarz yeme davranışında her gün televizyonun karşısına geçtiğinizde aslında kalıp bir alışkanlık geliştiriyorsunuz ve her gün benzer atıştırmalıkları yemek isteği duyuyorsunuz aslında aç değilsiniz mevcut alışkanlıklarınızın esirisiniz sadece bu durumlarda asıl alışkanlığı değil de onu tetikleyen yancı davranışı değiştirmek o davranışınızın da değişmesinde size yardımcı olacaktır.
Mesela film izlerken yenilen patlamış mısırı ele alalım sadece bir tabak patlamış mısır o kadar da büyük bir kalori getirisi değilken bir de yanına zaten mısır yiyorum bozmuşken diyeti şöyle asıllı bozalım deyip yanına bir kola bir de tatlı yediğinizde ve bunu farkında olmadan bir rutin haline getirdiğinizde mevcut kilolardan kurtulmak zorlaşıyor.
Normalde bir kaza geçirseniz ve sağ bacağınız kırılsa o an zaten bir bacağım kırıldı diğerini de kırıp boynumu da koparıp şöyle asıllı bir kaza yapayım demezsiniz herhalde peki söz konusu diyet olunca neden yıkmaya ve bozmaya bu kadar meyilliyiz? Tabi ki burada aşırı kısıtlama ve sabit tehlikeli alışkanlıklar bizi bunu yapmaya itiyor olabilir.
Öyleyse çözüm belli, mısır yiyorsak kola değil de sade soda, tatlı değil de meyve ile tüketmeyi deneyebiliriz. Ya da direkt mısır alışkanlığı yerine başka sağlıklı alternatiflerle film izleme ritüelini çeşitlendirerek bu kalıp davranış döngüsünü kırabiliriz.
Bir diğer önemli tehlike de yemek yerken bir şeyler izleme alışkanlığı sırf bunun için Youtube’da ya da Netflix’de keyifli bir şeyler ararken yemeğini soğutanları görmek dahi mümkün peki bu davranışa karşı nasıl alternatif bir davranış geliştirebiliriz çünkü ayranın son yudumu ile dürümün son lokması den getirme davranışı ile filmin sonu ile yemeğin sonunu bir araya getirelim derken obezitenin içine koşar adım ilerlediğinizi bile fark edemeyebilirsiniz.
Peki yani hiç mi bir şey izlemeyelim?
Evet aslında izlemeyip yemeğe lokmalara kokuya görüntüye bakarak tüketseniz yemeğinizi, işte o zaman harika sonuçlar alabilecekken filmin akışında kaybolmayı tercih etmek isteyebilirsiniz öyleyse en az 20 dakikalık dizi ya da videolar izlemek mantıklı bir yaklaşım olacaktır böylece küçük alışkanlık değişiklikleri sizi büyük felaketlerden kurtarabilir.
Keyifli anlar dilerim...